8 Aralık 2009 Salı

Ya basta! Yeter artık!


Yeni durağımız, Meksika’nın en fakir eyaleti Chipas’ın, koloniyel mimarisi ile ünlü kenti San Cristobal de la Casas. Burası aynı zamanda 1994’te ABD ile imzalanan NAFTA antlaşmasının adından Zapatistaların işgal ettikleri ve eylemlerini başlattıkları nokta. Sub-commandante Marcos önderliğindeki Zapatistaların sloganı şehrin genel ruhunu yansıtıyor. Ya basta! Yeter artık!

Eylemlerinin ilk 3 ayında silahlı mücadele yürüten EZLN (Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu), bu üç ayın sona ermesinin ardından Marcos’un köyündeki kadınlara verdiği söz üzerine silahı bırakıyor ve mücadelesini “kalemimiz, silahımızdır” anlayışıyla sürdürüyorlar.

Eylemleri ve inatları ile tüm dünyada yükselmekte olan anti kapitalist hareketlere öncü olan ve cesaret veren Zapatistaların bir kolu olan OCEZ (Organizacion Campesina Emilio Zapata- Köylü Emilio Zapata Örgütü) bir ayı aşkın bir süredir San Cristobal’in ana meydanını işgal etmiş durumda. Kanadalı bir firma tarafından kurulacak olan maden ocağını protesto etmek amacıyla kurulan süper primitif kampta, iki yüze yakın kişi yaşıyor. Maden ocağı demek, çevrenin tahribatı ve tarımla uğraşan yerli halkın daha da fakirleşmesi demek, bu yüzden de eylemlerini kazanana kadar sürdürmekte kararlı OCEZ taraftarları. Mayaların torunları Chipaslılar atalarının aksine hemen teslim olmamak için direniyorlar, umuyoruz kazanan taraf onlar olur.

Bölgenin diğer fark edilen yönü ise, dindarlığı, şehrin dört bir yanını kiliseler sarmış durumda, etraftaki Maya köylerinde de durum değişmiyor. Sefalet ve dindarlık elele, ne kadar tanıdık değil mi?

Ama tabii ki bu durumun eğlenceli yanları da yok değil, San Cristobal’de şehirde kaldığımız günlerde başlayan ve buranın en önemli azizesi olan Guadalupe adına yapılan şenlikler mesela.

Kentin görece olarak en yüksek noktasındaki Guadalupe’ye adanmış olan kiliseye doğru her gün artan bir kalabalık ellerinde dev mumlar ve çiçeklerle yürüyorlar, grubun önünde yer alan orkestra ise harika müziklerle onları yönlendiriyor, her sokak başında şarkılar, sloganlar ve işaret fişekleri ile de bulundukları yeri şehirde bulunan herkese ilan ediyorlar. Böyle bir dini kutlamaya alışık olmadığımızdan bizde grubun peşine takılıp başarısız fotoğraf çekme deneyimlerinde bulunduk ancak hadisenin gece cereyan etmesinden ötürü arkadaşların coşkusu fotoğraflara pek yansımadı.

Mayaların torunları başka ne yapıyor!

Meyve satıyor ve ibadet ediyor. San Cristobal’e 10 km uzaklıkta Chamula köyünde bölgedeki en geniş Maya topluluğu yaşamakta. Turist el kitaplarında the most traditional people (en gelenekçi topluluk) olarak tanıtılan bu köyde insanların olayı bir şeyler satmak ve ibadet etmek. Halk her ne kadar koyu Katolikleştirilmiş olsa da ibadet şekilleri pek Katolik değil. Köyün merkezindeki kilise ilk para ödeyerek girmek durumunda kaldığımız dini mekan, içeride inanılmaz bir görüntü var. Bildiğimiz kiliselere benzemiyor, oturma sırası yok, gerçek bir papaz hitabet yeri yok, her yer mumlar ve taze çiçeklerle dolu-bildiğimiz aranjmalar, yerler çam yaprağına benzeyen bir bitki ile döşeli. Tavandan aşağıya dev örtüler sarkıyor ve aralarında kağıttan süslemeler var. Şatafat yok, abartı yok. İnsanlar yerde oturuyor, bitkileri temizleyerek kendilerine bir alan açıyor sonra da bu zeminin üzerinde mumlarını yakmaya başlıyorlar, bir köşede Chamulalı bir kadın azizesine yakarırken, çocukları bitkilerin üzerinde yuvarlanarak oyun oynuyorlar, ileride kendinden geçmiş bir adam kah ahlayıp kah dövünerek karşısındaki aziz resmi ile konuşuyor. Gerçekten çok etkileyici ama bir yandan da Mayaların torunları bu hallere mi düşeceklerdi hissini yaşatmadı değil?.

Kısa süreliğine Meksika ile vedalaşıp Guetemala Panajachel’e gidiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder