11 Mayıs 2010 Salı

Ve döndük, bunlarda son sözler, şimdilik.


Yol bitti, biz de eve geri geldik. 4 farklı havalimanı, 18 saat uçuş, 10 saat bekleme, toplam 2 gün sonunda 2 yorgun ama mutlu savaşçı olarak kedimize-sayın totoro-, ailemize ve arkadaşlarımıza kavuşmuştuk.

Ne hisseder insan 6 ay sonunda eve dönünce, pek sıradan olmayan bir altı ayın sonunda, iki sırt çantasına sığdırılan ve yol boyu çek çekli bavul hayali kurulan bir altı ayın sonunda kafasının içinde dönüp duran bir takım fikirle eve geri geldiğinde.

Bu yoldan büyük beklentilerim yoktu, uzun süre bir hayaldi, zamanla yerini hayalden takıntıya dönüştürdü, gün geçtikçe, eğer bu yola çıkmazsam bir sonraki adıma atlayamayacağımı düşünsem de kendimi gayet güzel bir şekilde rutine teslim etmeyi tercih ederek, işimi değiştirdim, spor salonuna yazıldım, taksitli alış verişlere giriştim. Sonra yavaştan güney Amerika’ya gidilinsin fikri tekrar dürtüklemeye başladı, kolay olmadığını itiraf etmeliyim, para biriktirmekten ziyade harcamama kısmı epey yorucu oldu, ama başardık. Eylül ortası bir gün Dikilitaş’taki yüksek binalardan birine girdik, gişedeki kadın kimliklerimizi alıp yerine bizi 17. kata ulaştıracak elektronik kartları verdi. 17. katta gelince indik, kapının zilini çaldık, 5 dakika sonra bütçemizin önemli bir kısmını oluşturan meblağayı kredi kartlarımız aracılığı ile gişedeki bayana bırakmış ve bizi İstanbul-New York- Sao Paulo- İstanbul hattında uçuracak biletlerimizi almıştık, artık tren raydan çıkmış ve olayın gitsek mi acabası kalmamıştı. Sonrası görece olarak daha kolay oldu, istifalar edildi, aileler ve arkadaşlarla ayrı ayrı partiler yapıldı, çantalar birkaç kere hazırlandı, son gece “aslında her şey internette de var gitmesek acaba konulu geyik türlü defalarca yapıldı ve maaile olarak uğurlandık. Gerisini zaten biliyorsunuz.

Benimse bu uzun girizgah sonrasında asıl gelmeye çalıştığım kısım “eveeet geri döndük de ne oldu peki” kısmı? Bunun da tabi bir başlangıcı var, planlarımızdan erken döndük, çünkü evde bizi bekleyen ve ameliyat olması gereken bir babamız vardı, her ne kadar kendisi bunu hiç çaktırmayıp Oscar yıldızlarına taş çıkaran bir performans sergilese de neyse ki kuşlar haber verdi. Gelmek için bu sefer İstanbul’dan sonra ikinci evimiz olan Buenos Aires’te benzer yüksek bir binanın bu kez 24. katına çıkan bir asansöre bindik, bu kez gişede bir bay vardı, gene kredi kartlarımızı uzattık, gene şifreler tuşlandı. Asansörle aşağı inerken birbirimize bakıp –sanki hiç gitmemiş gibi oldu- dedik, İstanbul’dayız bir haftadır ve aynı his devam ediyor, sanki hiç gitmemiş gibiyiz.

Ama, aması var, burada bir virgül koyup öyle devam etmek gerekiyor, gitmemiş gibiyiz, ama gitmeden önceki biz değiliz artık, bunu biliyoruz, hem de çok kesin olarak biliyoruz. Basit tanımıyla şarj olduk, uzun yıllar, daha önceki uzun yıllarda biriktirdiğimiz onlarca detayın getirisini yiye yiye epey hafiflemiş, boşalmıştık, o boşluk yavaştan dolmaya başladı, kırmızı ışık, yeşile döndü. Bundan sonraki yegane amacımız bu şehirde de yolda olduğu kadar dingin ve gözleri açık bir şekilde hareket etmek olacak. Yapabilecek miyiz, yoksa bir yerlerde tökezleyip daha kolay ama sıkıcı olanı mı seçeceğiz, bunu zaman gösterecek. Şimdilik tek plan, istemediğimiz hiçbir şeyi yapmadan, önce istediklerimizin üzerine yoğunlaşmak, bu blogu olursa bir kitaba çevirmek-yanı başımızda basılı hali de dursun diye-kendimize verdiğimiz bu molayı mümkün olduğunca uzatıp, çalışmak için değil, yaşamak için yaşamak. Ve ne yazık ki pek mutsuz ve suratsız ülkemiz de, gülümseyebilmeye devam etmek.

Şimdilik olan biten bundan ibaret.

13 yorum:

  1. Ah Edacım, ne kadar güzel ne kadar doğru yazmışsın..Sen bu yolculukları(Biri Güney Amerika'ya, biri kendine) iyi ki yapmışsın..Her şey istediğin gibi olsun, Öpüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Yazdıklarınızla bizlerede yol açtığınız için tesekkürler,gorusmek üzere... HOŞ GELDİNİZ SEDA & ÇAĞATAY

    P.S:Umarız Babanızın sağlık durumuda iyiye gidiyordur.Acil şifalar.

    YanıtlaSil
  3. hoş geldiniz ve geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  4. aralikta kesfetmistim blogunuzu,sizi takip etmek cok keyifliydi.cok gecmis olsun

    YanıtlaSil
  5. döneyim mi dönmeyeyim mi? ben hala aynı insanım galiba. Bilmem ki? Bilemedim...

    YanıtlaSil
  6. Herkese çok tesekkurler, baba da iyi :)

    YanıtlaSil
  7. hosgeldiniz!
    anilarinizi sizden dinlemeyi cok isterim. kahve?

    YanıtlaSil
  8. Hoşbulduk Özlem..

    Kahve tabi ki.
    En kısa zamanda.

    YanıtlaSil
  9. Zoodagil hoşgeldiniz, aslan parçaları! İnşallah yüzyüze görüşebiliriz. Ailecek dalarız size :)

    YanıtlaSil
  10. ay niye adsiz gösterdi beni ayşenur erkmen dalar size :)

    YanıtlaSil
  11. hoşgittiniz :)
    sizlerle dünyanın bi ucunda tanışıp keyifli birkaç gün geçirmek süperdi.
    ben Buenos Aires'de kendimi ete vermeye devam ediyorum. bugün yine bi Puerto Madero'da bir tenedor libre restoranında (Siga La Vaca) ölesiye yedim (yanında da kişi başı 1 şişe şarap). Hala kendime gelebilmiş değilim.

    İstanbul'da sizle bi rakı-balık yapmak dileğiyle...

    Engin Kaban

    YanıtlaSil
  12. İnşallah Engin'cim,

    gel de yapiiciiz raki ve balığımızı.

    YanıtlaSil