5 Ekim 2009 Pazartesi

Alış veriş


İşin bir de yoğun bir alış veriş kısmı oluyor ki tonla parayı bu noktada baştan saçmayı göze almak ne yazık ki gerekli, gerçi bu bilgiyi ileride tekrar güncelleyerek para harcamaya hiiiç gerek yokmuş aslında şeklinde değiştirebilirim.
Gelecek nesillere faideli olması amacıyla biz ne aldık, nerden aldık kısaca.
Deuter 45+10 litre bir sırt çantası - Efe'ninde önerileri ile olabildiğince küçük bir çanta almaya çalıştık, ki bu da küçük mü diyenler için 65+10'lardan buralara indiğimizi söylemem yeterli olacaktır umuyorum.
Çanta için en iyi adres, eğer ki Deuterciyim diyorsanız Meydan Outdoor-Bağdat Cad. şubesi, çalışanlar güleryüzlü, indirimperver.

Yağmurluks, iki kişi olunca tabi pek çok şeyi de iki adet edinmek gerekiyor, yağmurluk bunlardan biri. Tanzu'ya Lowe Alpine ve bana da Salewa aldık. Her ikisi de Goratex Paclite, her ikisi de Adrenalin'den. Totalde sıkı pazarlıkla bu da 450'ye geldi.

Polar Mont, bu da iki adet alınlardan, her ikisi de Polartec Classic 200 kumaşa sahip, Tanzu'nun Aigle(biraz daha kaliteli, tüylenme vs yapmıyor), benimki Lafuma. Lafuma için tek adres gene Cadde Meydan (aynı polar Adrenalin Sahrayıcedit'te 45 TL fazla idi)

Ayakkabı, bu da denge timsali Tanzu'cum için, Asolo FSN 95, bu kez adres Adrenalin oldu.
bunların dışında
Salewa bir daypack (Karaköy - Kutup Ayısı)
Tanzu'ya sandalet,
kafa feneri,
isteyince şort da olabilir pantolons
ve termos edindik.

Şimdilik geriye eksik kalan tek şey 500 GB'lık bir hard disc gibi gözüküyor, o konuda da araştırmalarım devam etmekte, muhtemelen kendisini NYC'den edineceğiz.
Edit: Hard disci Vatan bilgisayardan aldık, üstelik sponsored by mami, dolayısı ile en bir şahane oldu. Teşekkürler Mamiciiim :)

4 Ekim 2009 Pazar

Kitaplar, bloglar ve diğerleri…


Aslında herkes gibi önce Lonely Planet serisinden South America on a shoestring ve Central America on a shoestring kitaplarını edindim, ve halen çok az okudum. Faydalı belki ama kesinlikle süper sıkıcı kitaplar. Onun yerine ben de Türkçe’de var olan ve Güney Amerika’dan bahseden kısıtlı sayıda kitaptan faydalanarak biraz anı ve yol bilgisi edinmiş oldum, he nekadar hepsi de birbirinden farklı şeylerden bahsetsede, öyleki aynı nokta hakkında iki farklı yöntem ve illaki diğer yöntem hiç yokmuşcasına ve bir süre sonra evet en iyisi yolu yolda bbulmalı distürunu bana benimsetselerde, epeyce fayadalı oldular. Ama kesinlikle en büyük yarar bloglardan geldi. Link bölümünde göreceğiniz üzere buradan kalkıp oralara gidecek olan ilk kahraman Türkler biz değiliz, son yıllarda pek çok insan yolda ve bu seyahatperverler süper paylaşımcı oluyor, soruyorsun söylüyor, her dakika sorma diye blog açıyor oraya her şeyi yazıyor, okuyorsun, öğreniyorsun.

Couchsurging var sonra, www.couchsurfing.com üzerinden üye olup, bir anda dünyanın her köşesinde bir yatak ya da kahve ya da bilgi edinebilme şansı sunan bir sistem denilebilir kısaca. Siteye girip üye oluyorsun, bir profil oluşturduktan sonra, ister kalacak yer ara-beleş tabii ki-, ister bir yerden bir yere en kolay nasıl giderim ya da hangi para birimini daha az kayıpla bozdururum ya da hangi mevsim daha iyidir ya da çok yalnızım benimle aynı rotada gezecek birileri var mı diye sor birileri illaki cevap veriyor. Birinci elden birinci sınıf bilgi için tek geçerim. Kalacak yer bulma konusunda ise bütünüyle güvenmemek daha iyi, özellikle de büyük ve pahalı şehirler söz konusu olunca. (2 haftadır aralıksız NY’da yer bakıyorum, henüz bir şey çıkmış değil) EDİT: 10'larca CS'era sorduktan sonra sonunda bizi Queens'te 6 gün misafir edecek bir ev buldum. mutluyum gururluyum, yaşasın CS!!

Rota


İstanbul - NYC - Mexico (Mexico City, Yucatan Yarımadası, Cancun) - Gutemala (Antigua, Tikal) - Havana - Kolombiya - Ekvator - Peru - Bolivya - Şili - Patagonya - Arjantin - Uruguay - Paraguay - Brezilya (Rio de Jenerio, Sao Paulo)

Bir kısmını sadece ülkeler olarak bıraktım, çünkü henüz nihai şehirler belli değil, gezdikçe yazarım, öğrenirsiniz.

Sonuç olarak

Aztek, Maya ve İnka uygarlıklarının izini sürmek, doğanın gücü karşısında şaşırmak ve renkli insanlarla dolu minik ve büyük şehirleri görmek istiyorum(z).

Bilet

İstanbul – New York; Sao Paolo –İstanbul şeklinde bir biletimiz var. Tek bir kıta içerisinde dolaşacağımız için en mantıklısı kuzeyden, güneye doğru inmek ve ordan tekrar kuzeye doğru çıkmak olduğunu düşündük, uzunn uzuuun uzuun saatler boyunca sürekli bilet ve rota kovaladım.

http://www.kayak.com/ ve http://www.expedia.com/ ve http://www.ucuzabilet.com/ siteleri gayet faydalı oldular. Sonuç Air France’dan adam başı 805 Euro'ya yukarıdaki rotayı takip edecek bileti edindik.

Buenos Aires ya da Sao Paulo’dan yola çıkmayı hedeflerseniz, farklı alternatifler çıkıyor, bizimki üzerine çok düşünülmüş ama gene de son dakika da eeh bu olsun canım denilerek alınmış bunun yanı sıra fiyat olarak ideal bir bilet oldu.

3 Ekim 2009 Cumartesi

MİSİN?

Bu soru eki değil midir seni rahatsız eden? Ya da bu ekle sonlanan sorulardan hoşlanır mısın?

Bak, biraz önce kullandım yine o eki... HALA BURADA MISIN? Al işte o zaman sana binbir soru, cevaplayacak MISIN?

Bir cesaretle, bir hevesle başladım kendime sorduğum soruları cevaplamaya. Yoksa çıldırıyor muydum? Hayır hayır, içimdeki çocuk, o uzun zamandır azarlayıp susturduğum çocuk uyanmıştı. Her soruda ufak tefek kopyalar da vermeye başlamıştı bile. 

Ne için yaşıyorsun? Ne yapmak istiyorsun? İşini seviyor musun? Maaşına zam istiyor musun? Arabanı değiştirmek istiyor musun? Bütün yaptığın bu harcamalar gerekli mi? Aslında istediğin kişi gibi yaşıyor musun? Sağlıklı mısın?  Çok çalışıyor musun? Bu stresli çalışma ortamından memnun musun? Çalışmanın karşılığını alıyor musun? vs. vs... binbir ve bir o kadar da insanın cevaplamaktan kaçtığı sorulardan sonra içimdeki çocuk o iki büyük soruyu sordu : Kendini seviyor musun? KARINI SEVİYOR MUSUN?

Son iki sorunun cevabı çok netti: koca bir EVET. Çocuk devam etti ve yine sordu:

ÇCK - Ne yapmak istiyorsun?

CVP – Karım ile birlikte hep mutlu olmak.

Çocuk devam ediyor soruları bir biri ardına boğazıma diziyordu:

ÇCK – Peki, mutlu olmanız için ne yapman lazım?

CVP – İkimizin de ortak istediği bir şeyi, bir hayali.

ÇCK – O zaman ne yapman gerektiğini biliyorsun, yap onu, YAPIN ONU. 

İşte böyle karar verdik hayalimizi gerçekleştirmeye... Yola çıkmak, yolda olmak.

Peki bu anlattıklarımı anlıyor musun?  İçindeki çocuğa güveniyor musun? Sen de o çocuğu kaybetmek istemiyor musun? Neden hala buradasın???


Siz hiç Corolla'nın yolda kaldığını gördünüz mü?


Evet 2005 nisanında bu slogana kapılarak almıştım Toyota Corolla'mı. 4 yıl geçti Corolla gerçekten beni yarı yolda bırakmadı.
Hep yeni olaylara hazırladı beni, herzaman yanımdaydı; düğün arabamız, güzel karımla nefis tatillerimiz, haftasonu kaçamaklarımız vs. vs... Gık demedi, dedirtmedi. 
Geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü Toyotamız bizi Güney Amerika planımızda da yarı yolda bırakmadı, yol için kendini feda etti:) İyi bir asker gibi; siz gidin beni düşünmeyin edasıyla, camları açık bir gururla veda etti bize. Evet belki satıldı, aramızda yok artık,  ama bir hayali gerçekleştirdi. Güney Amerika seyahatimizde bizimle olamayacak ama anılarımızda hep bizimle yaşayacak:)
Bir otomobilden ne beklersiniz?
Cevabım çok açık; yokluğunda da mutlu etmesini...:)) Eşim ve kendim adına sayın capon Toyota Corollo'ya huzurunuzda teşekkür ediyorum. Arigatoo Corolla.

Hazırlık safhası

Ne kadar hazırım, hiç. Son birkaç yıldır kafamın içinde dolanıp duran ara sıra dışarı çıkan sonra geri giden, varlığı ve yokluğu birbirini takip eden fena halde manik depresif seyahat nihayetleniyor yakında. Bir şeyi bu kadar çok isteyince karşılığı daha büyük olacak sanıyor insan ama hiç öyle değilmiş. Uçak biletini aldığımız andan itibaren tamamen paralize olmuş durumdayım hiçbir şey hissetmiyorum, görev bilinci ya da hazırlık saplantılı bir insan olduğumdan muhtemelen diğer biletlere, ucuz otellere, couchsurfinge falan düzenli olarak bakmayı sürdürsem de bir an olsun durup içime bakabilmiş değilim. Tam içime en derine inemedim. İnemiyorum, bir şekilde kilitlendim.

Geçen cumartesi günü, bileti alışımızın 10. gününde, iş yerine gidip ve gerçekten de gözlerim dolarak ayrılacağımı söyledim, içimde yaşayan ve ara sıra beni ele geçirmesine izin verdiğim kariyer kadınına büyük bir kazık atmış oldum o da bana karşılığında tuhaf bir sessizlik ve beraberinde hissizlik verdi. Zaten tepkisizdim, bir şey değişmedi. Aslında kendimi boşlukta hissettim sanırım, derin bir hımm çektim, bir kere daha kararımı sorguladım-evet gerçekten vakitli bir sorgulama oldu uzak mesafeli gidiş-dönüş bir bilet ve taze edilmiş istifanın ardından, timingim hep süper olmuştur- neyse bu sorgulama kısmı geceye doğru yerini yavaş yavaş tekrar hissizliğe terketti de rahatladım ne de olsa hissizlik alışık olduğum bir durum.

İşime ölümüne bağlı falan değildim, diğerlerine göre daha iyi bir işti o kadar, para kazanılıyordu, sosyal haklar TC sınırlarında idealdi, 18 gün yıllık izin vardı-ki en güzel kısmı- her neyse, Kasım başı itibari ile benim için mazi olacak.

Tanzu geldi ve zaten çok zor toparladığım kafamı karıştırmak için gecenin bir vakti elektrikli süpürgeyi çalıştırdığı için ne demeye çalıştığımı bile unutmuş durumdayım.

Tamam hatırlamaya çalışıyorum, bütün bu boşlukta olma durumuma karşılık bu da belki görev bilincimin bir parçası, Cuma günü de New York Meksiko City biletlerini satın aldım-aslında biraz daha geç alırsam biletlerin artacak olmasından duyduğum endişe buna sebep oldu demek daha dürüstçe olacak.

Hiç İspanyolca çalışmış değiliz, ne ben ne de Tanzu. Her gece birbirimizin gözüne bakıp evet yarın artık bir takım cümleleri alt alta yazıp spanik karşılıklarını bulalım bu böyle olmayacak diyor, sabaha da bir sonraki geceye devrediyoruz cümlelerimizi, şimdilik elde var sıfır spanish. Eh yolda bir şekilde anlaşırız nasıl olsa. Anlaşamazsak da en azından aynı dili konuşabilen iki kişiyiz birbirimizle anlaşırız.

Çanta, polar, ayakkabı falan filan gibi şeyleri almaya devam ediyoruz, biletlerimiz, pasaportlarımız gereken vizelerimiz tamam. Bir takım aşılar olmaya başladık. Evi Burağa teslim ediyoruz. Telefon, internet gibi devlet kurumları ile mutabakata gitmemiz gereken konular için temizinden bir 10 günümüz olacak. Epi topu 6 ay gitmek için epey bir tantana yaratmış durumdayız yani ama ben hala kendimi süper, çok mutlu keyiften tavana zıplayacak kalbi pır pır falan hissetmiyorum, hiçbir şey hissetmiyorum. Yok bu biraz eksik oldu, dün gece ilk kez bir an Tanzu gelip Cancun'da(Meksika sahil şehri) hava yıl boyu 25 derece dediğinde havaya sıçramak istedim kalbim yerinden fırladı, tavana çarptı sonra yerine geri geldi ve atmaya devam etti. Nefis bir andı, mucizeviydi, ahaaa işte bunun için bütün bu çaba dedirten andı, güzeldi. Devamını bekliyorum.

Aslında tüm bu iş ve paramız yeter mi- evet öyle bir kaygıya da ara sıra kapılıyorum ama o neyseki süper hızlı bir şekilde yok oluyor, çok defalarca hesap yaptım, paramız yetiyor- saçmalığı dışında nefis bir hareket oldu seyahate gidiyor olmak. Yani ben her ne kadar hissiz ve uyuşmuş olsam da çok derinlerde süper bir şey yapıyor olduğumuzu biliyorum, hissetmesem de biliyorum, gerçekten biliyorum. Gidiyoruz işte, yolda olacağız, etrafa bakacağız, insanları göreceğiz mini mini dünyamızdan çıkarak başka evler, antenler, sokak tabelaları hayvanlar tanıma şansımız olacak, yürüyeceğiz uzun uzun, kafa göz yara yara konuşacağız umuyorum, bir şey yiyip içeriz, onu burada da yapıyoruz gerçi. Hiçbir şey değilse bile uzağa, gidebileceğim en uzak noktaya kadar gitmiş olmak bile yeter. Dünyanın bir ucu işte. Daha ne olsun.

Yazmak iyi geldi, heyecanımı tetiklemeye başladı, sanki vücudumda kimi noktalar var ve o noktaların üzerlerinin açılması gerekiyor, o noktacıklar açılsın ki içinden heyecanım dökülsün dışarı taşsın beni sarmalasın, yazdıkça bir şeyler, ne olduğu mühim değil, hattı zatında binlerce kelimede savurabilirim, beni bağlar. Evet yazdıkça o delikleri tıkayan şeyi dışarı atmaya başladığımı hissediyorum, yavaş yavaş.

Giriş

Gidiyoruz, 16 Kasım 2009 – 16 Mayıs 2009 arasında Orta ve Güney Amerika’da biraz dolanıp, kuzeyden güneye ve ardından tekrar kuzeye olmak üzere bir rota izleyerek elimizden ve o anki ruh halimizden geldiğince şehir, sokak, ev, kilise, piranha, ağaç, Aztek falan görüp geleceğiz

Biraz ben, biraz Tanzu yazacak, Tanzu bol bol çizecek, ikimiz de fotoğraf çekeceğiz, herkese kart atmaya çalışacağız, en çok Can’a tabii ki. Gezimize büyük şeyler atfetmiş değiliz, bir arabamız vardı onu sattık, elimize geçenle de belki biraz sürüne sürüne de olsun dolanmayı seçmiş durumdayız hepsi bu. İşlerden ayrıldık, biraz hazırlık yaptık, çok fazla planlamış değiliz, gidiş dönüş biletimiz var. Gerisi biraz bilinçli, çokça spontane, kervan yolda düzülür misali yolda bir şekilde belli olacak.