3 Ekim 2009 Cumartesi

Hazırlık safhası

Ne kadar hazırım, hiç. Son birkaç yıldır kafamın içinde dolanıp duran ara sıra dışarı çıkan sonra geri giden, varlığı ve yokluğu birbirini takip eden fena halde manik depresif seyahat nihayetleniyor yakında. Bir şeyi bu kadar çok isteyince karşılığı daha büyük olacak sanıyor insan ama hiç öyle değilmiş. Uçak biletini aldığımız andan itibaren tamamen paralize olmuş durumdayım hiçbir şey hissetmiyorum, görev bilinci ya da hazırlık saplantılı bir insan olduğumdan muhtemelen diğer biletlere, ucuz otellere, couchsurfinge falan düzenli olarak bakmayı sürdürsem de bir an olsun durup içime bakabilmiş değilim. Tam içime en derine inemedim. İnemiyorum, bir şekilde kilitlendim.

Geçen cumartesi günü, bileti alışımızın 10. gününde, iş yerine gidip ve gerçekten de gözlerim dolarak ayrılacağımı söyledim, içimde yaşayan ve ara sıra beni ele geçirmesine izin verdiğim kariyer kadınına büyük bir kazık atmış oldum o da bana karşılığında tuhaf bir sessizlik ve beraberinde hissizlik verdi. Zaten tepkisizdim, bir şey değişmedi. Aslında kendimi boşlukta hissettim sanırım, derin bir hımm çektim, bir kere daha kararımı sorguladım-evet gerçekten vakitli bir sorgulama oldu uzak mesafeli gidiş-dönüş bir bilet ve taze edilmiş istifanın ardından, timingim hep süper olmuştur- neyse bu sorgulama kısmı geceye doğru yerini yavaş yavaş tekrar hissizliğe terketti de rahatladım ne de olsa hissizlik alışık olduğum bir durum.

İşime ölümüne bağlı falan değildim, diğerlerine göre daha iyi bir işti o kadar, para kazanılıyordu, sosyal haklar TC sınırlarında idealdi, 18 gün yıllık izin vardı-ki en güzel kısmı- her neyse, Kasım başı itibari ile benim için mazi olacak.

Tanzu geldi ve zaten çok zor toparladığım kafamı karıştırmak için gecenin bir vakti elektrikli süpürgeyi çalıştırdığı için ne demeye çalıştığımı bile unutmuş durumdayım.

Tamam hatırlamaya çalışıyorum, bütün bu boşlukta olma durumuma karşılık bu da belki görev bilincimin bir parçası, Cuma günü de New York Meksiko City biletlerini satın aldım-aslında biraz daha geç alırsam biletlerin artacak olmasından duyduğum endişe buna sebep oldu demek daha dürüstçe olacak.

Hiç İspanyolca çalışmış değiliz, ne ben ne de Tanzu. Her gece birbirimizin gözüne bakıp evet yarın artık bir takım cümleleri alt alta yazıp spanik karşılıklarını bulalım bu böyle olmayacak diyor, sabaha da bir sonraki geceye devrediyoruz cümlelerimizi, şimdilik elde var sıfır spanish. Eh yolda bir şekilde anlaşırız nasıl olsa. Anlaşamazsak da en azından aynı dili konuşabilen iki kişiyiz birbirimizle anlaşırız.

Çanta, polar, ayakkabı falan filan gibi şeyleri almaya devam ediyoruz, biletlerimiz, pasaportlarımız gereken vizelerimiz tamam. Bir takım aşılar olmaya başladık. Evi Burağa teslim ediyoruz. Telefon, internet gibi devlet kurumları ile mutabakata gitmemiz gereken konular için temizinden bir 10 günümüz olacak. Epi topu 6 ay gitmek için epey bir tantana yaratmış durumdayız yani ama ben hala kendimi süper, çok mutlu keyiften tavana zıplayacak kalbi pır pır falan hissetmiyorum, hiçbir şey hissetmiyorum. Yok bu biraz eksik oldu, dün gece ilk kez bir an Tanzu gelip Cancun'da(Meksika sahil şehri) hava yıl boyu 25 derece dediğinde havaya sıçramak istedim kalbim yerinden fırladı, tavana çarptı sonra yerine geri geldi ve atmaya devam etti. Nefis bir andı, mucizeviydi, ahaaa işte bunun için bütün bu çaba dedirten andı, güzeldi. Devamını bekliyorum.

Aslında tüm bu iş ve paramız yeter mi- evet öyle bir kaygıya da ara sıra kapılıyorum ama o neyseki süper hızlı bir şekilde yok oluyor, çok defalarca hesap yaptım, paramız yetiyor- saçmalığı dışında nefis bir hareket oldu seyahate gidiyor olmak. Yani ben her ne kadar hissiz ve uyuşmuş olsam da çok derinlerde süper bir şey yapıyor olduğumuzu biliyorum, hissetmesem de biliyorum, gerçekten biliyorum. Gidiyoruz işte, yolda olacağız, etrafa bakacağız, insanları göreceğiz mini mini dünyamızdan çıkarak başka evler, antenler, sokak tabelaları hayvanlar tanıma şansımız olacak, yürüyeceğiz uzun uzun, kafa göz yara yara konuşacağız umuyorum, bir şey yiyip içeriz, onu burada da yapıyoruz gerçi. Hiçbir şey değilse bile uzağa, gidebileceğim en uzak noktaya kadar gitmiş olmak bile yeter. Dünyanın bir ucu işte. Daha ne olsun.

Yazmak iyi geldi, heyecanımı tetiklemeye başladı, sanki vücudumda kimi noktalar var ve o noktaların üzerlerinin açılması gerekiyor, o noktacıklar açılsın ki içinden heyecanım dökülsün dışarı taşsın beni sarmalasın, yazdıkça bir şeyler, ne olduğu mühim değil, hattı zatında binlerce kelimede savurabilirim, beni bağlar. Evet yazdıkça o delikleri tıkayan şeyi dışarı atmaya başladığımı hissediyorum, yavaş yavaş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder