12 Nisan 2010 Pazartesi

Beni bu güzel havalar mahvedecek...

Şehre geleli 12 gün oldu. İlk bir hafta gerçek bir Parteno –Buenos Airesli- gibi yaşamak için bizde ritmimizi değiştirdik, Buenos Airesliler gibi geç saatlerde yiyip (takriben 22:00), geç saatlerde yatmaya (takriben 04:00-06:00 arası) başladık ancak henüz vakitlice uyanmayı çözemediğimiz için ne yazık ki şehir keşif turlarımızda erken saatlerde başlayamıyor. Bütün bu sebeplerden ötürü önceliği evin yakınındaki bölgeleri görmeye verdik, umuyorum ki Buenos Aires’in ritmine ayak uydurdukça keşif alanımızı genişleteceğiz.
İlk durak, Recoleta Mezarlığı, evden yürüyerek 20 dakika uzaklıktaki mezarlık dünyanın en görülesi 10 mezarlığı arasında kabul ediliyor. Bana her ne kadar tuhaf gelse de gezilesi mezarlık kavramı, gidiyoruz yerinde incelemeye.

Arjantin’in devlet başkanı, asker, politikacı, şair, yazar nevinden yüzlerce önemli şahsının ebedi istiharatı konumundaki mezarlığın en popüler ölüsü Evita olarak bilinen Eva Peron. Bir nevi Arjantin’in Leydi Di’si olan Evita 33 yaşında kanserden öldüğünde Arjantinliler için çoktan kutsal insanlar mertebesine erişmiş, kendisinin fakir fukara dostu bir insan olmasının yanı sıra, genç yaşta üstelikde hastalık sonucu ölmesinin de bu sevgi selinde etkisi olduğu kuşkusuz.

Mezarlığın girişinde, içerisini daha rahat gezebilmeniz için nerede kimin yattığının işaretlendiği haritalar satılıyor, bizde bir harita alıp başlıyoruz turumuza. Bildiğimiz mezarlıklarla ilgisi olmayan, ölülerin insani boyutlardaki mezarlar yerine her biri küçük birer Yunan tapınağı görünümündeki mezar odalarına-ya da evlerine ya da binalarına- gömüldüğü mezarlıkta birkaç saat geçirmemize rağmen ben de ne o “rest in peace” durumu, ne de ölüleri rahatsız ettiğim duygusu oluştu. Aksine süs ve debdebenin verdiği rahatsızlık hissi kaldı. Estetik anlayışının maksimumda olduğu oldukça etkileyici ve güzel bir mezarlık olmasına rağmen müze gezmiş gibi oldum.
En başından beri özellikle görmek istediğim 27 yıldır her Perşembe günü saat 15:30’da Plaza de Mayo’ya gelip kaybolan çocuklarının haklarını arayan anneleri görmekti.
Arjantin'de bizim gibi tarihindeki kirli sayfaların kalın kalın ciltler oluşturacağı ülkelerden-bize benzetilişinde bu karanlık tarihin etkisi de büyük- 1976-1983 yılları arasında hüküm süren diktatörlük yıllarında, Dirty War/Kirli Savaş döneminde, rejime karşı çıkan, hakkını arayan ya da kısaca kafası çalışan yaklaşık 30.000 kişi bir şekilde ortadan kayboluyor. Yolda yürürken ya da yatağında uyurken ansızın kaybolan bu insanlar için devlet tepkisiz kalınca, e haliyle kendi kaybettikleri insanlar için tepki göstermelerini beklemek pek olası değil, anneler yavaş yavaş bir araya geliyorlar, kaybolan kızlarının ve oğullarının hakkını aramak için. Burada tanıştığımız bir arkadaşımız, bu karanlık dönemde ansızın(!) kaybolanların ağırlıklı olarak 20 ila 35 yaş arasında yer aldığını ve bugün bizler yaşında binlerce insanın annesiz ve babasız büyüdüğünü söylediğinde trajedinin bir başka boyutu daha ortaya çıkıyor.

27 yıldır süren bir eylem, annelerin de büyük çoğunluğu artık hayatta değil. Bugün, bu büyük birlikten doğan birliktelik farklı bir boyuta da taşınmış, anneler için kurulmuş bir dernek geride kalanların hakkını aramayı sürdürmek ve yaşananları tarihin unutulanlar hanesine hapsetmemek için çalışmaya devam ediyor.
Ama acının asıl yüzü hayatta olan anneler. Onları Plaza de Mayo annelerinin simgesi beyaz baş örtüleri ve ellerinde çocuklarının siyah beyaz resimleri ile meydandaki heykelin etrafında her kaybolan isim okundukça, ‘presente’ 'burada' diye bağırarak yürürken görmek mümkün. Gözlerindeki acı, inat ve inançla birleşmiş, 27 yıldır dolmayan bir boşluğu omuzlarında taşıyan bir avuç anne kalsa da geriye, her hafta bu meydanda Arjantin devletinin vicdanına baskı yapılmaya devam ediliyor.

Gelecek durak, San Telmo’da pazarı, uykusuz Buenos Aires geceleri, parillla, parilla, parilla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder