30 Nisan 2010 Cuma

Son bir kez daha Buenos Aires

Bugün itibarı ile bu güzel şehri terk ederek kuzeye doğru yola devam ediyoruz. Bir aydır ev hayatı, çanta toplamama, taksi ile kolay ulaşım derken, hazırlanırken fark ettik ki tempomuzdan epey kaybetmişiz.

Gelelim şehirden son notlara, iki önceki yazıda belirtmiş olduğum Feria de Matadores’e gittik. Fakat öncesinde 1 saate yakın yol yapmak gerekiyor, şehir içindeki ilk ve son uzun yolculuğumuz da bu oldu zaten. Pazara vardığımızda giriş kısmının bizim Mahmutpaşa benzeri 3 tanesi bir milyon tezgahlarından oluştuğunu görmek epey üzücü oldu, onca yol tepmişiz, bari biraz daha içerilere doğru yürüyelim dedikçe, görüntü değişti. Meğer bir hayli güzelmiş. Şehirdeki diğer pazarların aksine ağırlık yerli nüfus olduğu için fiyatlarda çok daha makuldu. Şayet her tür bıçak ya da Arjantin çobanlarının kullandığı diğer ıvır zıvırdan almak isterseniz doğru adres bu pazar. Alto Palermo alışveriş merkezi önünden 92 no’lu otobüs 1,25 pesoya (50 centten az) getiriyor.

Daha önce anlatma sözü vermiş olduğum milonga ya da tangoya dair ne yazık ki canlı veri elimizde yok çünkü bir şekilde erteleye erteleye gidemedik. Ancak var olan bilgiler şu şekilde, şovlar gereksiz pahalı ve çok turistikler, 2-3 farklı tangocu ve orkestranın yer aldığı şovlar için yemekli ve yemeksiz alternatifler mevcut, çok param var derseniz VIP var, süper VIP var. Milongalar ise daha ziyade halkın gelip bir arada dans ettiği sizinde onları izleyerek eğlendiğiniz, varsa kendinize güveniniz aralarına karıştığınız taverna/kulüp arası mekanlar. Halktan kişiler dans ediyor derken de yanıltmasın bura halkı tango konusunda epeyce yetenekliler ve izlemesi de çok keyifli oluyor. Hatta yol boyu gördüğümüz bilumum dans eden insandan sonra diyebilirim ki en eğlencelisi sıradan insanları dans ederken izlemek, yaşlı başlı amcaların ciddiyeti, teyzelerin kıvraklığı uzun süre karşılarında dikilip izlemeye teşvik ediyor.

Ancak tabi hiç tango izlememiş de değiliz, Boca ve San Telmo’da sokakta ve bilumum lokantalarda tango yapan gruplar var, biz her birine birkaç defa gittiğimiz için “bugün performansları iyi değil, geçen sefer kıyafeti daha güzeldi” gibi yorumlara bile başlamıştık ki, Buenos Aires için süremiz doldu.

Boca Juniors ve River Plate, Arjantin’in iki manyak futbol takımı, Boca vaktiyle İtalya’dan gelen göçmenler tarafından kurulmuş halkın kulubü, medar-ı irtiharları tanrının eli Maradona; River Plate ise karşı mahallenin zengin çocukları tarafından kurulan ezeli rakip takım. Bizdeki Galatasaray –Fenerbahçe benzeri bir mücadele bu iki takım arasında yıllardır süre geliyor. Dahası dünyanın en önemli ve ateşli derbileri arasında ilk sıralarda yer alıyorlar. Bundan kaç sene önce hatırlamıyorum ancak River’in 2-0 kazandığı bir derbi sonrası, Bocalılar tarafından 2 River taraftarı öldürülüp ardından durum şimdi eşitlendi şeklinde bir hadisenin yaşandığını da söylersem aradaki mücadelenin ne kadar centilmenlik sınırları içinde geçtiğini tahmin edebilirsiniz. Biz ne yazık ki derbiyi bir hafta ile kaçırdık, sonrasında da her hafta maça gitmeye niyetlendiysek de, son hafta sonu Boca’nın tabeladaki durumunun sondan 3-4 gibi rezil bir noktada süründüğünü görünce Denizli – Ankaragücü gibi maç seyretmek yerine bıçak bakmaya pazara gittik. Ama tabi her şeye bir yana sırf renkleri için bile kalbimiz Boca’dan yana, tabii ki sarı lacivert!

Sırf sizlere şehrin toplu taşıması hakkında doğru bilgi verebilmek için rahatımızdan feragat ederek, bir gün metro, bir günde otobüs kullandık. Metro hattı epey yaygın, epey kalabalık, hız olarak fena değildi, metrobüsün içinde işe gidiyor hissiyatı yarattığından bir daha kendisine hiç bulaşmadık. Otobüs ağı anladığım kadarı ile biraz daha karmaşık, aynı otobüs giderken başka dönerken bambaşka sokaklardan geçiyor, yolu çılgınca uzatma potansiyeline sahip, binerken gideceğiniz yeri şöför beye söyleyip ona göre makinaya parayı ödemek icap ettiğinden bozuk demir parasız binmemek de faide var. Biz bir ay nerdeyse her yere taksi ile gittik, bir sefer dışında – onda da taksiye Boca’dan binmiştik, bildiniz şehrin en sakat bölgesi- ne bir kazıklanma ne de başka bir sorun yaşadık. Akşam saatleri iş çıkışına denk gelirse biraz trafik oluyor onun dışında taksileri tek geçerim. Fiyat – kalite dengesi de backpacker için bile gayet makul.

Son olarak da sıklıkla ziyaret ettiğimiz süpermarketlere değinmek isterim. Çanta ile içeri girmek pek olası değil, arada kaçılsa da illaki dolaba kilitlemek gerekiyor, bu eksi yönü. Artı yönü ise kasiyerler aldığınız ıvır zıvırı güzelce torbasına yerleştirip size öyle veriyor, içki ve et ucuz. Büyük Coto’larda önceden pişirilip hizmete sunulmuş devasa bölümler sayesinde akşam yemeği ile uğraşmaya da gerek kalmıyor.

Bu şehri fırsat bulunulduğunda illaki geri dönülecekler arasına yazarak Iguazu’ya doğru yola devam ediyoruz. Bakalım Niagara’nın rakibi şelaleler ne kadar büyükmüş.

5 yorum:

  1. bu kadar zaman ispanyolca ile muhatab olunca nasıl oldu acaba ispanyolca bilginiz,epey yol aldınız mı?
    arjantin daha mı ucuz brezilya'dan?
    bir de iki şık olsa rio mu,buenos aires mi,hangisi?
    teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. merhaba,

    ispanyolca konusunda pek yol kat ettiğimiz söylenemez ama anlaabiliyoruz her nasılsa.
    Arjantin, her ne kadar henüz Rio'yu görmemiş olsak da daha ucuz. (ezberbozanefe'nin rio deneyimlerine de dayanarak)

    iki şık olursa da ben Buenos Aires derim, açık ara. -Rio görmemiş halimle hem de-

    YanıtlaSil
  3. bu cevabı(buenos aire mi rio mu) Rio'yu gördüğünüzde tekrar cevaplamanızı rica edeceğim,bakalım fikriniz değişecek mi?
    erhan

    YanıtlaSil
  4. o kadar uzun kalınca herhalde istanbul kadar değerli olmuştur buenos aires.
    benim anlamadığım mevzu,bir gezgin olarak ve de bir yere yetişme telaşınız olamdığından otobüsün farklı sokaklardan dönmesi ve yolculuğun uzun sürmesinin ne sakıncası var?yani zaten amaç değişik yerler görmek,şehri keşfetmek değil mi?
    ONUR

    YanıtlaSil
  5. Öyle oldu gerçekten Buenos Aires yaşamayı düşüneceğimiz yegane şehirlerden biri.
    otobüs hususuna gelince, ben de seviyorum şehri otobüsle kaybolarak gezmeyi ancak ağzına kadar dolu ve ayakta ezik büzük bir şekilde yol yapmak pek eğlenceli olmuyor :)
    Ayrıca bir ay kalınca bir şehirde ister istemez zaten keşfediyorsun

    YanıtlaSil