5 Aralık 2009 Cumartesi

Vamos a bailar Oaxaca!


Türkçe meali Oaxaca haydi dans et oluyor, bu şehir bir dans manyağı çıktı, her köşede birileri iki dirhem bir çekirdek giyinmiş dans ediyor, kafamızı nereye çevirsek kitapçı, sanat galerisi, güzel bir cafe, sokakta her şeyi satan satıcılar, ellerinde kendilerinden büyük balonlarla oynayan çocuklar.

Daha işin başında bu kadar çok seveceğimiz bir şehirle karşılaşmış olmak dünya ne kadar büyük ve biz ne kadar küçüğüz hissiyatı yaşatıyor.
Çarşamba akşamları olduğunu tahmin ettiğimiz, dans atraksiyonunda şehrin tüm eski tüfek amca ve teyzeleri ana meydanda- artık sizinde bildiğiniz üzere Zocalo’da- toplanıyor, iskemleler diziliyor, orkestra yerini alıyor ve haydi herkes dansa. 70 yaş üstü amca ve teyzeler, büyük bir ciddiyetle her yeni değişen notaya uygun olarak bütün bir gece salınıyorlar.

Bu şehirde aslında yapacak çok şey yoktu ama bir o kadar da çok şey vardı, ispanyolca konuşma çabalarımızı nezaketle karşılayan esnaf, peynirden, böceğe ne ararsanız bulabileceğiniz Mercadolar, şehri enine ve boyuna kesen onlarca sokak ve ıvır zıvır satan dükkanları, yoruldukça kahve molası verdiğimiz, leziz kahveli cafeler, acaip resim ve heykellere ev sahipliği yapan galeriler, çok ilgi çekici olmasalarda Meksika’nın yerli halkları Zapotecler ve Mizteklerin mirasını görebileceğimiz müzeler, bir de yakınlardaki iki Zapotec şehri. Monte Alban ve Mitla.

Biz daha büyük ve eski olana- Monte Alban’a gittik, gerçekten çok güzeldi, derli toplu bir şehir görebilme şansının yanı sıra, her şeyin bir de İngilizcesini yazma nezaketini göstermişlerdi bu kez.

Si no Ulises Ruiz no se va, Calderon no pasara
(Ulises Ruiz gitmezse, Calderon geçemez!
)

ABD’nin onlarca yıldır arka bahçesi muamelesi yapmakta olduğu Meksika’da, 1994 yılında ABD ile imzalanan NAFTA antlaşması sonucu – Nafta ile bir nevi her şey Amerika’nın oluyor- pek çok eylem gerçekleşiyor. Bu eylemlerin en uzun süreli ve kanlı olanı ise Oaxaca’da başlayan öğretmelerin grevi.
22 Mayıs 2006’da 70 bin öğretmenin katılımı ile başlayan grev büyüyerek diğer eyaletlere de yayılıyor, eylemin 160. gününde Meksika federal devlet güçlerinin Oaxaca’ya saldırısı ile arkasında onlarca ölü ve çok daha fazla kayıp bırakarak kanlı bir şekilde son buluyor.

Devrimin başarıya ulaşamamış olsa bile bu şehirden çıkmış olması hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Oaxaca gerçekten çok güzel bir şehir, henüz çok bir şey görmemiş olsak da gördüklerimizin en güzeli. Tanzuu beylerde Oaxaca’nın Meksika’da dillere destan olan lezzetlerinden bahsedecek.

Gelecek durağımız, koloniyel kentlerin en afilisi olduğu iddia edilen San Cristobal de la Casas.

1 yorum:

  1. çok geriden takip etmekle birlikte, yine de peşinizdeyim. bu amca ve teyzelerin fotoğraflarına hayranlıkla bakarken (hele ki iş değiştirdiğimden beri takıp takıştırıp makyaj yapmayı hepten unuttuğumdan olsa gerek), bir yandan da viva la revolution diyesim geliyor ama dünyanın hiçbir yerinde "la revolution" diyenlerin "viva" şansı olmuyor sanırım. sevgiler...

    YanıtlaSil