7 Şubat 2010 Pazar

Lima’da ne yapılır?

03-08 Şubat 2010
Bu sabah itibarı ile Lima’dan ayrılıyoruz. 3 diye planlayıp, Peru sınırından itibaren bize eşlik eden çöl manzarası nedeniyle derhal gitmeliyiz buralardan ruh hali ile geldiğimiz Lima’da 5. akşamımızı tamamlamak üzereyiz. Anlayacağını z her türlü negatif etkenine rağmen sevdik bu şehri.

Lima, Güney Amerika’nın o şehre mutlaka gitmelisiniz denilen, o güzel şehirlerinden biri kesinlikle değil. Bir kere yapış yapış bir havası ve yakıcı bir güneşi var, trafiği berbat, şehrin büyük bir kısmında evler çirkin, kalabalık ve kocaman. Ama bütün bunların yanı sıra canlı ve hayat dolu. Yaşıyor ve sizi de kendisine eşlik ettiriyor.

Lima’da şayet isterseniz görülecek çok şey var, şehre şöyle bir bakıp geçebilirsiniz ya da bu görülebilecek bilumum aktivite peşinde koşturabilirsiniz-bizim gibi-

Madde madde sıralayacak olursak,

-Miraflores’te kalınılsın, kendileri şehrin eğlenceli ve okyanusa nazır kısmı olmakta. Yürümek ve tepeden sahili kesmek için güzel parkların yanı sıra Pasifik manzaralı yeme,içme, alışveriş ve turist informasyon imkanı sunan Larcomar burada.

- İnka öncesi döneme ait kültürler, özellikle Mochica ya da Mocha, Chancay ve Nazca meğerse daha ilgi çekiciymiş, ama bize yıllardır aman da inka canım da inka diye kendileri yutturulmaktaymış, bu erken kültürleri yerinde izlemek için adresleri veriyorum.

1-Pachacamac, şehrin hemen dışında İnka öncesi inanç merkezi, turla gidilmesi tavsiye olunur, zira yürümek için fazla büyük.

2-Huaca Pucllane, Miraflores’e bir hayli yakın, taksi ile gidilmesi tavsiye olunur, İngilizce rehberli tur yapılıyor, her şey kerpiç ve halen görülebilir durumda, neden acaba? Zira Lima’ya nerdeyse hiç yağmur yağmıyor. (En son 1970’lerde hatırlanabilen bir yağmur görülmüş)

3-Museo Larco ve Antrolopoloji Müzesi, az vakit varsa sadece Larco, Larco bizdeki Rahmi koç’un Lima versiyonu, arkeolojiye pek meraklı, biriktiriyor, topluyor ve müze açıyor. Rahmi Bey’den farkı kendisi aynı zamanda kazıyor da (ne kadar sağlıklı şartlarda çalıştığını bilemiyoruz, ancak müzenin depo kısmında sergilenen eserler muhtemelen on binlerce)

-Tarihi şehir, diğer koloniyel kentlerden büyük bir farklılık göstermiyor, Plaza de Armas biraz daha derli toplu ve şık sadece. Ancak burada yer alan San Francisco kilisesini gezmekte faide var. Kilisenin hemen altında 25 bin kadar müridin ebedi seyahatlerine çekildikleri mezarları ve bir kısmının bilumum kemiğini görmek olası, bir hayli ilginç.

-Paragliding en popüler aktivite. Siz bizim gibi şüpheci davranmayıp, uçuran kişilerin şu an uçmak için en doğru zaman dedikleri esnada bu işi gerçekleştirirseniz, sahile konmak durumunda da kalmazsınız.

- El sanatları için pek doğru bir adres değil, Ekvator’da her şey çok daha kaliteli, gerçi burada da daha ucuza bir şeyler bulmak mümkün, en büyük el sanatı pazarları da Miraflores’te.

-Parque de la Reserva denilen park, sıcak Lima havasına birebir. Guiness rekorlar kitabına geçen bu dünyanın en büyük çeşmeli parkına akşamüstüne doğru gidip, suların içinde kendini kaybetmiş, bilumum yaştaki insanı izledikten sonra havanın kararması ile başlayan ışıklı su şovlar gayet ilgi çekici. (özellikle ufaklıkların suyun altındaki eğlencelerini seyretmenizi öneririz)

Bir de trafikle ilgili bir not eklemek istiyorum. Lima trafiği korkunç, herkes her yerden dönüp, diğerinin önüne ani bir şekilde geçebiliyor, kimsenin kimseye en ufak bir saygısı yok. Ancak bu adamların trafikte gösterdikleri performansı İstanbul’da iki şoför birbirine yapsa muhtemelen her ikisi de araçlarından iner, tabancalarını çeker ve ilk kurşunu atan hapse diğeri de mezara giderdi. Buradaysa sadece bir korna, karşılıklı gülümseme ve herkes yoluna devam ediyor.

Latin Amerika’da anladık ki burada insanlar birbirlerinden ve hayattan nefret etmiyorlar, her türlü zor şarta rağmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder