1 Ocak 2010 Cuma

Merida, Yucatan çok leziz hakikaten…

16 Aralık-20 Aralık 2009

Guatemala’dan zor ve yorucu bir yolculuk sonrası Meksika topraklarına ve lezzetlerine ulaşmanın verdiği heyecan ile biz küçük Özel ailesi verdik yine kendimizi yemeğe ve gezmeye…
İlk Meksika durağımız olan Palenque’de, Merida yolculuğumuz öncesi otobüs terminalinde beklerken guruldayan küçük özel karınlarımızı doyurmak için ben Tansu kendimi yemek bulma avlanma görevine adadım. Terminale gelmezden önce dikizlediğim Taco’cuları bulmak için karıcığımı çantalarımız ile birlikte, güvenlikli terminal koltuklarında 10 dakikalığına bıraktım. Görev gayet ulvi ve kesinlikle çözülmesi gereken, gerçekleşmediği takdirde 8 saat aç kalacağımız ciddi bir sorumluluktu. Bu sorumluluk bilinci ile tacocular şakkadanak bulundu ve 30 peso karşılığında 6 adet leziz taco şipşak edilinip afiyetle yenildi.
Ertesi sabahın 5 inde Merida ile buluştuk. Zor da olsa bulduğumuz hostelimize yerleştikten sonra, kendimizi bu büyük kentin sokaklarına atıverdik. Biraz tourist information biraz tabanway geziden sonra tahmin edeceğiniz üzere kahvaltı etmek gerekliliği ile gözümüze kestirdiğimiz güzel bir yere oturuverdik. Merida ve Yucatan mutfağının methini kitaplardan ve ordan buradan okumuş ve duymuştuk. Garson Amigo beyefendi menüyü uzattığında desayunos (kahvaltı) yazan bölüm çok ilgi çekici idi. Kendimize hemen Yucatan’a özgü otlarla hazırlanacak olan omletlerimizi ve kahvelerimizi ısmarladık. Aman yarabbim o ne lezzetli omlet idi… Kahvaltının diğer sürprizi ise; garson amigo beyefendinin boşalmakbilmez kahve fincanlarımızı, durmakbilmez bir kibarlık içinde durmadan doldurması idi. Artık son kertede ben dayanamayıp ‘ No mas, mucho gracias ‘ deyip İspanyolcayı söküverdim…
Merida bu ilk hareketi ile gelecek 5 günümüzün sinyalini veriyordu. Mutfağı olan hostelimiz için bir market alışverişi yapıp, Meksika mutfağındaki rüştümü kanıtlamak hevesi içerisine girdim. İlk akşam yemek yapmaktan vazcayıp, hostel sahibinin önerdiği mekana gidip, sopa de lime, panachos ve salbutes yedik. Merida ufak ufak gözüme girmeye başlamıştı. Sopa de lime bildiğimiz tavuk çorbasının içinde limeler yüzen şekli ve fakat çok lezzetli idi. Yucatan memleketinde limon yerine lime buldukları için farklı bir disiplinle yapmışlardı çorbayı. Diğer taco ailesinden gibi görünen panachos ve salbutes de tavuk eti didikli tacolar idi. Gayet lezzetli, doymuş olarak döndük ‘adresini zor bulduğumuz hostel’ odasına.
İkinci gün marketten aldığımız; domates, kuru soğan, lime, zeytinyağı ve avakado ile nachoslarımıza eşlik etmesi için bir dipsos hazırladım. Artık Meksikalı idim ve karıcığım çok mutlu olarak bunu da başarmanın verdiği gurula dipsos tabağını silip süpürdü. Afiyet olsundu yaşasındı.
Ertesi gün, bitanecik karıcığımın ilk gün görüp göz koyduğu Maya çikolatıcısına gittik. Pek hoş maya motiflerinin ve kakao dövüp perişan ettikleri alet edevatın arasından geçip, saks mavisi odadaki masaya oturduk. Karıcım americano ve ben maya kahvesi istedim. Doğal olarak yanına bir browni ile masamızı süsledik. Browni maya piramiti şeklinde ve kakao tarlasından çıkmış kadar zengindi ( çok lezeetli ve çikolata doluydu). Karıcığımın americanosu pek koyu ve fakat süt ile biraz olsun seyreltilebiliyordu. Benim maya tradisyonel kahveme gelince; bir tahta çöp ucunda kakao topu ve sıcak su dolu fincan geldi masaya. Kakao topunu suya daldırıp karıştırmak sureti ile hazır ediliyordu mayasal kahve. Tadına gelince; sıradan kahve anlayışı dışında baharatımsal hatta acı bir lezzete sahipti. Denemek güzel fakat bu deneyimi tekrar etmek anlamsızdı. O yüzden hesabımızı ödeyip çıktık mayasal cafeden.
Pazar günü gelip çattığında, biz de bir heyecan kıpırdanması ile Merida meydanına her Pazar kurulan ve binbir sokak yemekçisinin stand açtığı meydana attık kendimizi. Son günümüz olmasının verdiği coşkuyla her köşeden bir tat yakalayıp yuttuk. Taco’sundan Salbutesi’ne, adını bilmediğimiz wafflelımsıdan çok özel ve güzel mısır mayonez ve peynir karışımına kadar pek çok tat deneyip, sokak dans ve müzik gösterileri arasında günümüze son verdik… Merida Pazar günü sunduğu nimetler ile bizden bir aferin aldı. Artık Küba’ya, devrime devrimsel yaşamaya gitme zamanımız gelmişti… Küba gurmede buluşmak dileği ile özgür ve mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder